Günaydın canım insanoğlu,
Havanın yağmurlu olup da günün güzel geçmemesi mümkün mü yahu?
Soğuğa rağmen bu kıçı kaldırıp attım kendimi sokağa.
Tabii aceleden demledim filtre kahvemi.
Termosu, fincanı, sigaramı attım sepete.
Açtım,
Bratia Stereo-Ayayay
Melodisi çok hoşuma gidiyor.
Termos demir sepete vurdukça inek çanı gibi ses çıkıyor.
Kendimi sütçü gibi hissettim. Hahaha
İneğim olsaydı adını Hasret koyardım.
Babamın annesinin inekleri vardı.
Bütün aile bana Müge der.
Hala da salt çoğunluk öyle diyor ablam dahil.
Göbek adım bu çünkü.
Okula başlayınca kimlik gerçeğiyle Hasret’e dönüştüm. Hasret diye çağırdıklarında bakmazdım bile o kadar Mügeydim.
Neyse babamın annesi ineklere torunlarının, adını koyardı. Bana da Mige derdi. Müge diyemezdi.
İnek deyince aklıma o geldi.
Neyse ben çanımı çala çala iki tur attım.
Her yer ıslak.
Mükemmel.
Üstüm başım hep çamur oldu. Sürdükçe sıçrıyor.
İyi ki en sevdiğim ayakkabımı giymemişim.
Kuru bir yer bulamayınca Tuzla Sahil in teknelerin oraya oturdum yere.
Taşa.
Koydum kahvemi.
Müziği durdurdum.
Issızlığın, ıslağın ve martıların sesi.
Ne güzel bir gün!
Çok kalp artı ben.
Yanıma doğru bir adam yaklaştı.
Nasıl terslesem bu barzoyu diye düşünürken,
İngilizce biliyor musunuz? diye sordu tabii ingilizce olarak.
What dedin gülüm?
Biraz dedim.
Derdimi anlatırım ama çok sevsem de ‘Sokrates’in Ölümü’ tablosunu İngilizce anlatamam yani.
Pratik yok pratik.
Denizi göstererek;
Ne güzel bir gün değil mi? dedi.
Evet dedim.
Bir dakika kadar uzaklara baktık.
İyi günler dilerim dedi ve gitti.
Hoşgeldin medeniyetler diyarı.
Hoşgeldin önyargı.
Hoşgeldin utanma duygusu.
Hoşgeldin basitliğin güzelliği.
İnsaniyet namına bir selamlaşmaydı sadece.
Hep aradığım medeniyet.
Kendimden utandım.
Belki aynı şeyleri Türkçe söylese yine ön yargı devam edecekti.
Niye ülkece böyle olduk biz ya?
Birkaç gün önce kaybettiğim ‘hoşgörülü olmak’
duygusunu tekrar bana enjekte ettiği için minnetle ardından teşekkürlerimi sundum.
Eyyy insan, evren sana güzellikler getirsin.
En olmayacak dileklerini gerçekleştirsin.
Atladım bisikletime,
Bu gazla açtım Athena’yı.
-Ben Böyleyim
Gülücükler saçarak,
Yanımdan geçen herkese ama herkese günaydın demeye karar verdim.
Yaptım.
Gülümseyerek hepsi Günaydın dedi
Bu kadar yahu.
Bıyıklı, gözlüklü, bisikletli, yaşlı…
Biz birlikte varız.
İnsan, insana lazım değil midir?
Bir güleryüz?
Oh beee içim rahatladı.
Evin önünde bir köpek bekliyordu.
Islanmış.
Birbirimize ne kadar benziyoruz diye düşündüm.
Islağız ve atomlarımız aynı.
Sucuk kızartayım mı kız sana?
Kaynar duş iğne gibi battı bedenime.
Öyle üşümüşüm fark etmedim bile.
Kabak lif, sabun, kaynar su üçlemesi
Ve soğuk duş kapanışı.
Şimdi gideyim canım aileme güzel bir sofra kurayım.
Kavurmalı yumurta mı? Menemen mi?
Neden ikisi de olmasın kii?
Yiyelim, güzelleşelim.
Hoppaaaa
Ve
Delalım davul sesleriyle giriş yapar.